IMF Ekim ayı raporu, ‘Dalgalı Küresel Ekonomi: Görünüm Hâlâ Zayıf’ başlığı ile yayımlandı. Raporda; küresel ekonominin istikrarı ve yönüne dair belirsizliğin hâlâ güçlü biçimde hissedildiği ve orta vadede büyüme görünümünün zayıf olduğu belirtildi.
2025’in ilk yarısında ekonomik faaliyet güçlü görünse de bu dayanıklılığın kalıcı olmadığı, stok yönetimi ve öne çekilmiş yatırımlar gibi geçici faktörlerden kaynaklandığı bu etkilerin sönmesiyle birlikte ekonomik göstergelerde de zayıflamanın başladığının altı çizildi. Göçmen girişlerinin keskin biçimde azalması, özellikle yaşlanan nüfusa sahip gelişmiş ekonomilerde potansiyel üretimi sınırladığı da ifade edilerek, bazı risklerin altı çizildi.
Aşağı yönlü olmaya devam eden riskler şöyle:
• Uzun süren politika belirsizliği,
• Korumacılığın tırmanması ve yeni ticaret engelleri,
• Göç kısıtlamaları,
• Mali kırılganlıklar ve artan borçlanma maliyetleri,
• Yapay zeka kaynaklı üretkenlik artışlarının beklentileri karşılamaması,
• Merkez bankalarının bağımsızlığına yönelik baskılar,
• Emtia fiyat şokları.
Ekonomik güveni yeniden tesis etmek için sunulan politika önerileri ise şöyle:
• Ticaret politikaları öngörülebilir, şeffaf ve kurallara dayalı hale getirilmeli.
• Maliye politikası, borç sürdürülebilirliğini koruyacak şekilde ayarlanmalı; yeni destekler geçici ve hedefli olmalı.
• Para politikası, fiyat istikrarı ve büyüme risklerini dengelemeli; merkez bankalarının bağımsızlığı korunmalı.
• Yapısal reformlar hızlandırılmalı: işgücü hareketliliği, dijitalleşme yatırımları, kurumsal güçlenme öncelikli olmalı.
• Düşük gelirli ülkelerde, azalan dış yardımlar karşısında iç kaynak mobilizasyonu (vergi reformu, yönetişim iyileştirmeleri) güçlendirilmeli.
Küresel ekonomi için sunulan tespit, Türkiye ekonomisi için de geçerlidir: “Görünüm Hala Zayıf.” Çünkü, en öncelikli konumuz olan enflasyondaki gerileme yavaş seyrettikçe, hiçbir başlıkta beklenen iyileşme yeterli seviyeye gelemiyor. Dengeler bir türlü sağlanamıyor. Bu da ekonomik görünümü ama en çok da üretimi zayıflatıyor. O nedenle de, küresel ekonomi için önerilen politika önerileri bizim için de geçerli olup, çok daha etkin adımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Gecikmenin maliyetinin yine, yeniden sanayiciye, geçim sıkıntısı çeken vatandaşa yüklenmemesi adına bu çok önemlidir.
Diğer bir önemli konumuz, başta İzmir olmak üzere birçok şehir için de geçerli olan susuzluk ve azalan su kaynaklarımızdır. Yaşamın da üretimin de sürekliliği için tarımdan sanayiye suyun verimli kullanımı, doğru ürün, doğru sektör ile yola devam edilmesi ve yeni su kaynakları yaratılması adına iş birliklerinin geliştirilmesi son derece kritik konulardır. Su olmadan, ne ekonomiyi ne de hayatı konuşabiliriz.
Bir toplum için ise en önemli konu özgür ve bağımsız nefes almasıdır. Bunu bize 102 yıl önce armağan eden Büyük Önder, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm şehitlerimizi, gazilerimizi saygı, rahmet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad olsun.
Atamızın bizlere emaneti olan en büyük bayram 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 102. yıldönümü kutlu olsun.