Türkiye’nin kalkınma planı, yıllık program ve merkezi yönetim bütçesi kapsamında üç yıllık dönemler itibarı ile hazırlanan Orta Vadeli Program (OVP), temel bir politika belgesi olup iş dünyası açısından da bir rehber niteliğindedir.
Amerika Birleşik Devletleri geçmiş dönem başkanı Eisenhower’ın dediği gibi “Plan hiçbir şeydir, planlama her şey. Planlamayı başaramıyorsanız, başarısızlığı planlıyorsunuz demektir.”
Yani, planlarda değişiklik her zaman olabilir, temel olan bütünsel bakış açısıyla planlama yapabilme becerisidir. Bu kapsamda, OVP’de de bir sene sonrasında belirtilen rakamsal hedeflerde değişiklik yapılsa da, hedefler bazında bazı tutarsızlıklar olsa da esas olan planlama kültürünün devam etmesidir. Elbette ki temennimiz, bu değişikliklerin minimum seviyede tutulmasıdır.
Öyle bir konjonktür içerisindeyiz ki, jeopolitik risklerden, ticaretin her gün değişen kurallarına, iklim değişikliğinin yarattığı olumsuzluklardan, teknolojinin çığır açan icatlarına ve içerde sıkışan konularımıza kadar hiç olmadığı kadar belirsizliğin arttığı, rekabetin güçleştiği, stratejilerin değiştiği bir dönemdeyiz. Bu da bir yıldan uzun hedeflerde değişikliğe sebep olabilmektedir.
OVP’nin detaylarına baktığımızda 2026-2028 dönemi özelinde; sürdürülebilir büyüme, istihdam, fiyat istikrarı, finansal istikrar, kamu maliyesi, iş ve yatırım ortamını iyileştirme, yeşil ve dijital dönüşüm ile kayıt dışını da içine alan başlıklarda temel hedefler ve program belirlenmiştir.
İzmir İş Dünyası Buluşması vesilesiyle söz konusu başlıklarda ve sektörel konularda toplam 61 maddelik dosyamızı T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’e takdim ettiğimizi ve konularınızın takipçisi olmaya devam edeceğimizi de özellikle vurgulamak isterim.
OVP’de, özellikle enflasyonla mücadeleye odaklanılmış olması çok önemli olmakla birlikte çözüm beklediğimiz konularda hedeflere ulaşılmasının yanında, ikiz dönüşüme ve yüksek katma değerli üretime odaklanılmasını da son derece önemsiyoruz.
Çünkü, salt olarak temel sorunlarımıza yüzümüzü dönüp, dünyanın ilerlediği yöne sırtımızı dönemeyiz. Ya o, ya da o seçimi yapamayız. Enflasyonla mücadelemizdeki kararlılığı devam ettirirken, yatırım ortamını da iyileştirmek zorundayız, yeşil ve dijital dönüşüm için nitelikli eğitim için ve beklenen diğer reformlar için de gereken adımları hızlı ve somut olarak atmak zorundayız.
Aksi takdirde, enflasyonu sadece %3,8 olan Uganda gibi az gelişmiş ülkelerden farkımız kalmaz.
Oysa ki, biz Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz. Genç nüfusu, dinamik özel sektörü, üretim altyapısı, girişimci zekası ve jeoekonomik avantajlarımız ile çok özel bir ülkeyiz. Dolayısıyla, mutlaka ama mutlaka tercih değil zorunluluk olan dönüşüme firmalarımızı, gençlerimizi, kurumlarımızı, ülkemizi bir an evvel hazırlama mecburiyetini gerektirmektedir. Bunu da plan yapmadan, hedef koymadan başaramayız. En önemlisi ise yazılan politika adımlarını hayata geçirerek, hedeflerimizin tutarlı olmasını sağlayarak ve de dünyadaki değişimi takip ederek başarabiliriz. Karamsarlık, umutsuzluk, inançsızlık bizim genlerimizde yok, olmamalıdır da.
O nedenle de, geçmişte gerek kadro yapısıyla gerekse de kamuya ve özel sektöre yol gösteren yapısı ile Devlet Planlama Teşkilatı gibi bir kuruma ve Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Kanada son olarak da Arnavutluk’un kurmuş olduğu Yapay Zeka Bakanlığı’na ihtiyacımızın olduğunu vurgulamakta fayda görmekteyim. Dijital çağın gerektirdiği hamleler ülkemizin potansiyelini ortaya çıkarmada yardımcı olacak, bu da kalkınmamıza ivme katacaktır.