Sanayi Kongresine Giderken: Ar-Ge ve Yatırım Teşvik Süreçleri Etkinliği Düzenlendi

01 Kasım 2025

TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından İzmir’de düzenlenen "Sanayi Kongresine Giderken: Ar-Ge ve Yatırım Teşvik Süreçleri" etkinliğinin kapanış paneline, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Meclis Başkanı H. İbrahim Gökçüoğlu ve EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Metin Akdaş, panelist olarak katıldı. 

EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Metin Akdaş, etkinlikte yaptığı konuşmasında, EBSO olarak önceliklerinin üyelerinin konularına merkezi ve idari yönetimler düzeyinde çözüm aramak olduğunu ifade ederken, bu kapsamda sanayicilerle yapılan görüşmelerde; teşvik mekanizmalarının karmaşıklığı, bürokratik süreçlerin uzunluğu, Ar-Ge tanımının uygulamada net olmaması ve teşvik başvurularında kullanılan teknik kriterlerin hem fazla soyut hem de farklı kurumlar arasında uyumsuz olması konularının ilk sırada yer aldığını söyledi. Akdaş, “Tübitak Ar-Ge destekleri ile geliştirilen ve başarılı şekilde tamamlanan projeler için "Destek mekanizması"nın, ne KOBİ ne de büyük firma sınıfında olmayan firmalar ile mikro işletmelerin de yararlanacağı şekilde yeniden tasarlanmaya ihtiyaç vardır. Sanayicilerimizin bir diğer talebi, nakit akışını güçlendirecek doğrudan desteklerin artırılması yönünde. Zira, birçok işletme, vergi avantajlarından yararlanacak düzeyde kar beyan edemiyor; bu da vergi teşviklerinin etkinliğini azaltıyor. Bu noktada, “vergiye esas kazancı olmayan ama yenilik potansiyeli yüksek firmalar” için ayrı modeller geliştirilmesi önem taşıyor. 1 Ağustos 2025 itibarıyla yürürlüğe giren düzenleme ile Ar-Ge teşviklerine yönelik ücret limiti, aylık brüt asgari ücretin 40 katı ile sınırlandırılmıştır. Bu sınırı aşan personel ücretleri, gelir vergisi stopaj teşviki ve damga vergisi istisnası kapsamından çıkarılmıştır. Ülkemizin rekabet gücünü artıracak özellikle savunma, yazılım, otomotiv ve yapay zekâ gibi yüksek nitelikli uzmanlık gerektiren sektörlerde söz konusu uygulamanın Ar-Ge yatırımlarını sekteye uğratacak olması nedeniyle yeniden değerlendirilmesi, ücret limitinin yükseltilmesi gerekiyor. Yatırım teşviklerde de son dönemlerde uygulanan Proje bazlı teşvikler büyük çaplı ve ar-geyi içeren yatırımlar olduğu için son derece önemli olup desteklediğimiz bir başlıktır. Bu şekilde hem önerilerimizi hem de üyelerimizin sorunlarını Bakanlarımıza hazırladığımız dosyalarda, yaptığımız girişimlerde mutlaka yer veriyoruz. Ayrıca, KOSGEB, TÜBİTAK gibi kurumlarla temsiliyet ve iş birliği ile Ar-Ge ekosisteminin geliştirilmesi için sanayi-kurumlar arasında köprü görevi yürütüyoruz. Yönetiminde yer aldığımız İZQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezi ile inovasyon kültürünün gelişmesine katkı koyuyoruz. Geliştirdiğimiz AB projeleri ve İzmir Model Fabrika ile üyelerimizin dijital dönüşüm ve Ar-Ge yeteneklerinin geliştirilmesi için faaliyetlerimize devam ediyoruz.” dedi. 

Üretim ve iş modellerinin kökten dönüştüğü günümüzde, Ar-Ge’nin sanayi ve inovasyonun beyni konumuna geldiğini söyleyen Akdaş, “Ar-Ge, ekonomik büyümenin, verimlilik artışının ve toplumsal refahın temel itici gücüdür.  Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından Ar-Ge’nin en önemli yanı ise orta gelir tuzağından kurtulmak için temel bir araç olmasıdır. Yani, sadece firmaya verilen bir teşvik gibi görünse de halkın refahını artırmaktan, ülke ekonomisinin sıçrama yapmasına kadar geniş bir etki alanına sahiptir. Bu nedenle, Ar-Ge yatırımlarını özendiren mali teşvikler, bugün dünden çok daha kıymetlidir. Mekanizmaların doğru tasarlanması ve etkili bir şekilde uygulanması da son derece önemlidir.” diye konuştu.

Ülkelerin Ar-Ge harcamalarının milli gelir içerisindeki payına ilişkin bilgi veren Akdaş, “Ülkelerin Ar-Ge harcamalarının milli gelir içindeki ortalama payı yüzde 2,7 seviyesinde olup, Türkiye’nin payı artmış hali ile yüzde 1,4’lerdedir. Bu alanda lider ülkelere baktığımızda; yüzde 6 ile İsrail, yüzde 5,2 ile Güney Kore, yüzde 3,6 ile ABD, yüzde 3,4 ile İsveç, yüzde 3,4 ile Belçika, yüzde 3,4 ile Japonya, yüzde 3,3 ile İsviçre, yüzde 3,2 ile Avusturya, yüzde 3,1 ile Almanya, yüzde 2,6 ile Çin başı çekiyor.  Küresel ekonomi Ar-Ge odaklı bir yapıya doğru önemli bir dönüşüm geçirirken, bu tablo bize, ülke olarak yolumuzun ne kadar uzun olduğunu da göstermektedir. Küresel Ar-Ge harcamaları son 25 yılda reel olarak neredeyse üç katına yükselmiş. Asya’nın payı ise 2000 yılındaki yüzde 25 seviyesinden 2023’te yaklaşık yüzde 46’ya sıçramış. Bu sıçramanın yansımaları bugün çok net ortadadır.” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin Ar-Ge verilerini de paylaşan Akdaş, “Ar-Ge faaliyetlerine yönelik toplam vergi teşviki 2023 yılında 59 milyar 332 milyon TL iken yüzde 78,6 artış göstererek 2024 yılında 105 milyar 977 milyon TL düzeyinde gerçekleşmiş.  Ar-Ge faaliyetlerine yönelik vergi teşviklerinden yararlanan girişim sayısı 2024 yılında yüzde 87,3’ü KOBİ olan 10 bin 569 firma olmuş. Firma yoğunluğunda İmalat sanayi, bilgi ve iletişimin arkasından gelmektedir.  Bu veriler, Ar-Ge teşviklerinin tabana yayılma çabasını göstermesi açısından sevindirici; ancak aynı zamanda, büyük işletmelerin toplam teşviklerden aldığı payın yüzde 65’i aşması, ölçek farkına dayalı yapısal bir dengesizliğe de işaret ediyor. Teşvik sistemimiz giderek büyüyor ama etkinliği ve etkisi hala tartışmaya açık. Çünkü, amaç nicel değil nitel olmalıdır. Yani, Ar-Ge merkezleri sayısı 2008 yılından bu yana 1.357’ye yükselse de ihracatın kg fiyatı daha gerilerde kalmıştır. Yani hedef her yere üniversite kurmak gibi sayı bazında olmamalı, nitelik ve kalite esas alınmalıdır.” dedi. 

Dünyada Ar-Ge teşviklerinin başarısının yalnızca rakamsal büyüklüklerle değil, tasarım kalitesi ve stratejik hedeflerle olan uyumu ile ölçüldüğünü sözlerine ekleyen Akdaş, bu konuda örnek alınabilecek ülkelerin başında Güney Kore’nin geldiğini söyledi. Güney Kore’nin bu başarısının altında devlet öncülüğünde başlayan ama zamanla özel sektör liderliğine devredilen bir Ar-Ge politikası olduğunu vurgulayan Akdaş, “Kore’nin modelinden çıkarabileceğimiz dersler çok nettir; Ar-Ge’ye yapılan yatırım sadece laboratuvarlarla sınırlı kalmamalı; sanayi, üniversite ve devlet üçgeninde güçlü bir ekosistem oluşturulmalıdır. Başlangıçta devlet yönlendirmesi gerekebilir; ancak olgunlaşma evresinde özel sektörün özgürlüğü ve yaratıcılığı ön plana çıkmalıdır. Ar-Ge sonuçları mutlaka pazara yönelmeli; “pazarı olmayan teknoloji” işe yaramaz. Uluslararası iş birlikleri, özellikle gelişmiş ekonomilerle bilgi paylaşımı, kapasite artışı sağlar. Kore bugün, yalnızca kendi teknolojisini üretmekle kalmıyor; kalkınma yardımları aracılığıyla gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi desteği de veriyor. Bu, bilgi ve refahın döngüsel paylaşımının en güzel örneklerinden biridir. Güney Kore’nin tecrübesi, gelişmekte olan ülkeler için önemli bir model sunuyor.” diye konuştu. 

EBSO olarak Ar-Ge teşviklerinin etkinliğini artırmak için üç temel başlık önerdiklerini ifade eden Akdaş, “Bunlar, teşvik sisteminin sadeleştirilmesi ve ulaşılabilir olması; KOBİ’lerin anlamakta ve başvurmakta zorlandığı bürokratik süreçlerin dijitalleştirilmesi, uzun zamana yayılmaması süreci kolaylaştıracaktır. Etki analizlerinin yapılması; Teşvikten yararlanan projelerin yalnızca “gerçekleşme oranı” değil, “ekonomik ve çevresel etkisi” de ölçülmelidir. İş birliği kültürünün güçlendirilmesi; Üniversite, sanayi ve kamu arasında kalıcı ve stratejik ortaklık modelleri kurulmalıdır. Ayrıca, uluslararası konsorsiyumlar ve Avrupa İşletmeler Ağı gibi yapılar, bu iş birliklerinin doğal zeminini oluşturabilir.” ifadesini kullandı. 

Akdaş, “Küresel ekonomi, giderek Ar-Ge temelli bir yapıya evrilirken, Türkiye olarak bu dönüşümün gerisinde değil, ön saflarında yer almalıyız. Bunun yolu, bilgiye dayalı bir sanayi politikası, güçlü bir Ar-Ge ekosistemi ve kararlılıkla uygulanan teşvik mekanizmalarından geçiyor. Son söz olarak da “Ar-Ge’yi üretimle, yeniliği sanayiyle, sanayiyi gelecekle buluşturmak.” temel yaklaşımı ile topyekun bir birliktelik içinde hareket etmemiz gerektiğini, daha yenilikçi, daha rekabetçi bir Türkiye için çalışmayı sürdüreceğimizi vurgulamak isterim.” dedi. 

Haberler

Başkana Ulaşın