AB’ye İzmir markajı
Avrupa Bölgeler Komitesi’nin Brüksel’deki Genişleme Günü toplantısına İzmir damga vurdu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun başkanlığında iş dünyası ve yerel yönetim temsilcilerinden oluşan İzmir heyeti, aynı zamanda “Avrupa Birliği’nin Başkenti” olarak da kabul edilen Belçika’nın başkenti Brüksel’de, Avrupa Bölgeler Komitesi Genişleme Günü toplantısına katıldı, 2 günde 9 ayrı toplantı maratonu gerçekleştirerek üst düzey önemli temaslarda bulundu. Aralarında Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’ın da bulunduğu İzmir heyetinin Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda gösterdiği çaba büyük övgü aldı.
Avrupalı delegelerin İzmir’i “Avrupa Birliği ile Türkiye arasında bir köprüye” benzettiği Avrupa Bölgeler Komitesi’nin Brüksel’deki Genişleme Günü toplantısında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, AB konusundaki kararlılığını “Kıyısında değil, bizzat içinde olmalıyız” sözleriyle anlattı.
İzmir’in genleri
“AB Genişleme Sürecine Yerel İdarelerin Katılımı” başlıklı toplantıda AB Komite üyelerine hitap eden Başkan Kocaoğlu, İzmir’in, son imzanın hep Ankara’da olmasının dışında, kendi göbeğini kendi kesebilen, pek çok konuda öncü bir kent olduğunun da altını çizdi. Kocaoğlu, “Bunu da Anadolu'nun son 400 yıldır Batı’ya en açık, Batı’yla en fazla ilişki ve etkileşim halinde bulunan kenti olmamıza borçluyuz. Benzersiz yerel dinamiklere sahip kentimizde yaşayanlar, aynı zamanda demokrasiyi, insan haklarını ve hukuka saygıyı özümsemiş bir halktır. Çünkü insanlığın bu evrensel değerleri, İzmir’in genlerinde var” diye konuştu.
Kıyıda değil tam içinde
Başkan Aziz Kocaoğlu, şöyle devam etti:
“Bugün burada sizlerle birlikte olmamızın temel amacını, aslında tek bir cümleyle özetleyebiliriz: Türkiye, Avrupa Birliği’nin kıyısında değil, bizzat içinde olmalıdır. Ve İzmir, Türkiye’nin Birliğe uyum sürecini en hızlı biçimde başaracak kentidir. Biz, Atatürk’ün gösterdiği yolda ilerleyen, ilerlemek zorunda olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa’ya sırtını dönmesini asla düşünmüyoruz. Biliyoruz ki, Türkiye’nin Avrupa’ya olduğu kadar, Avrupa’nın da Türkiye’ye ihtiyacı var. Zaten son olaylar da bunu açıkça teyid ediyor.”
Türkiyesiz çözüm olmaz
Toplantı öncesinde İzmir Heyeti ile bir araya gelen AB Bölgeler Komitesi Başkanı Markku Markkula, kültürel işbirliklerinin önemine değinirken, kız kardeşinin kızının bir Türkle evli olduğunu söyledi. AB kapısının Türkiye’ye “kısmen” açıldığını kaydeden Markkula, “Bu kapıyı daha fazla açabilmenin yollarını birlikte arayacağız” dedi.
AB Komisyonu Strateji ve Türkiye Direktörü Simon Mordue ise önemli açıklamalar yaptı. Son 12 ay içinde Türkiye ile işbirliklerini derinleştirdiklerini söyleyen Mordue, Türkiye’de merkezi ve yerel otoriteler arasında dengenin sağlanması; demokrasi, sorumluluk ve hesap verilebilirlik kültürünün yaygınlaşması gerektiğini belirterek, “Katılım sürecinde özellikle bunlara bakıyoruz” şeklinde konuştu.
İzmir toplantısına övgü yağdı
Avrupa Bölgeler Komitesi Salzburg Delegesi Franz Schausberger ise İzmir’i Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki bir köprüye benzetti. Schausberger, 10 gün önce İzmir’in evsahipliğinde gerçekleştirilen AB Bölgeler Toplantısı’nın çok başarılı geçtiğini söyledi.
Türkiye Çalışma Grubu Başkanı Jean Luc Vanraes de İzmir’deki toplantının başarısına dikkat çekti. Vanraes, “AB üyesi olmak demek, yetki devretmek demek. Türkiye’de herkes yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda hemfikir de nasıl güçlendirilecekler? Onların güçlenmesi demokrasiye hizmet veriyor. Ama merkezi hükümetle yaşadıkları sıkıntılar var” diye konuştu.
İzmir’e Brüksel bakışı
İzmirli belediye başkanı ve iş dünyası temsilcilerine Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili son gelişmeleri aktaran TÜSİAD AB Temsilcisi Dr. Bahadır Kaleağası, “Biz AB’ye uyum sağlamaya çalışırken AB de kendini değiştirmeye çalışıyor. Bugünkü mevzuatının rekabet çağına ayak uyduramayan bölümlerinden kurtulmak istiyor. Öncelikle bu mevzuat değişikliklerini iyi takip etmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Kaleağası, İzmir’den övgüyle bahsederken, “Türkiye’nin marka değerinde en önemli avantaj ülkenin batısı, yani İzmir ve Ege’dir. Bu süreçte İzmir daha da öne çıkmalı. İzmir ve İzmirliliği simgeleyen ne varsa, Türkiye’nin AB ilişkilerinde ona çok ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin en dinamik grubu
AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilciliği Kabine Başkanı ve AB Türkiye Delegasyonu eski Başkanı Stefano Manservisi, Başkan Aziz Kocaoğlu ve beraberindeki heyeti Avrupa Parlamento binasında ağırladı. Manservisi, İzmir’i ve İzmirlileri “Türkiye’nin en dinamik grubu” olarak tanımladı.
AB sürecinde Türkiye ile daha yoğun diyalogdan yana olduklarını kaydeden Kati Piri, “İzmirliler olarak sizler bunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Brüksel’de olmanız ve çabalarınız çok anlamlı. Avrupa’daki dinamiklerin sizi görmesi ve dinlemesi çok önemli” diye konuştu.
Göç krizi ve Avrupa
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu önderliğindeki İzmir heyeti, Türkiye’nin AB Nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Selim Yenel ile de görüştü. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda “iyimser” bir tablo çizen Yenel, “Yıllardır çok inişli çıkışlı olan bu ilişkide şimdi yeniden çıkışı yaşadığımızı söyleyebilirim. Olumlu yönde gelişmelere gebe olduğumuzu düşünüyoruz” diye konuştu.
İzmir’in Brüksel temasları AB için çok önemli
İzmir heyeti Brüksel’de AB Türkiye Çalışma Grubu Başkanı Jean-Luc Vanraes ve Fransa Rhone-Alpes Bölgesel Konseyi Başkan Yardımcısı Bernard Soulage ile biraraya geldi. Vanraes, İzmir’in bölgeler arası işbirliği konusunda arabulucu olabileceğini belirterek, bu çerçevede ticaret ve sanayi odaları ile siyasileri bir araya getirebileceklerini söyledi. Soulage ise, “Seçilmiş kişilerle muhatap olmak bizim için çok önemli. İzmir gibi bir kentin Brüksel temasları, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ndeki kararlılığını göstermesi açısından kayda değer bir adım. İzmir’in Avrupa’daki diğer önemli kentlerle de temasa geçmesi, Türkiye’nin sadece İstanbul’dan oluşmadığını gösterecektir” dedi.
Yorgancılar: İzmir’i anlatmakta zorlanmadık
İzmir her türlü standardı fazlasıyla yakaladığı için AB’ye girmiş bir kent konumunda. Görüştüğümüz kişilerin büyük çoğunluğu, İzmir’i görmüş. Kentimizi anlatmakta zorlanmadık.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun başkanlığında iş dünyası temsilcileri ve ilçe belediye başkanlarından oluşan heyetin Brüksel temasları, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde İzmir’in üstlendiği öncü rolü daha da pekiştirdi. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, AB yetkilileriyle 2 günde gerçekleştirilen 9 ayrı toplantıdaki temaslara ilişkin izlenimlerini şöyle anlattı:
“AB’nin bizim hakkımızda, bizim de AB hakkında doğru bildiğimiz yanlışlar var. İzmir’in yaptığı türden temasların çok daha fazla olması lazım. İzmir her türlü standartları fazlasıyla yakaladığı için Avrupa Birliği’ne girmiş bir kent konumunda. Brüksel ziyaretimiz sırasında İzmir’e karşı tepkiler son derece olumluydu. Ziyaret ettiklerimizin büyük çoğunluğu, İzmir’e gelip görmüş kişiler. İzmir’in demokrat ve dinamik yapısını, vizyonunu, hayat anlayışını gayet iyi biliyorlar. İzmir’i anlatmakta zorlanmadık. Türkiye ve AB tarafının temaslarını sıklaştırmasının faydalı olduğunu düşünüyorum. Şu anda dünyadaki gelişmeler çok farklı boyutlarda; gündeme göre öncelik sıraları değişiyor. Birinci sırada ekonomiydi ama ekonominin önüne şimdi terör geçti. İkinci önemli konu mülteciler. Bu, ülkemizin tek başına sahip çıkabileceği bir olay değil. Brüksel temaslarımızda, mutlaka Avrupa Birliği’nin de bu sürecin içinde olması gerektiğini dile getirdik. Onlar da aynı fikirde.. Üçüncü olay ise ekonomi… AB’nin serbest ticaret anlaşması yapmaya çalıştığı, Amerika Birleşik Devletleri ve transatlantik ülkelerini de kapsayan, dünya ticaretinin yüzde 70’ini etkileyecek bir görüşme söz konusu. Bütün bu gelişmelerin ışığı altında bizim de bir taraf olmamız gerekiyor. Çünkü bunun dışında kaldığımız takdirde iş yapabileceğimiz pazar olarak sadece gelişmekte olan ülkeler kalıyor. Bütün bu konu başlıklarına bakıldığında görüyoruz ki, Türkiyesiz bir Avrupa Birliği her zaman eksik. Mutlaka bu sistemin içinde olmamız lazım. Yaşlı bir Avrupa Birliği Topluluğu ile genç Türk nüfusu birleştiğinde, daha çok sinerji yaratabileceğine inanıyorum. 2 gün boyunca çok verimli toplantılar yaptık. Gerek Avrupa Birliği Parlamentosu’ndaki milletvekilleri, gerekse liderlerle yapılan toplantılarda herkes aynı görüşte olduğunu beyan etti. Onlar da Türkiye’nin bu işin içinde olmasını istiyorlar ama burada verilmesi gereken stratejik, politik kararlar var.”